İnternet şimdiye kadar birkaç evreden geçti ve bunların hepsi dünyaya oldukça önemli izler bıraktı. Peki son zamanlarda sıklıkla duyduğumuz Web 3.0 nedir? Bu sorunun cevabını anlamak için önce ilk iki döneme bakmamız gerekli.
Şimdiye kadar, internetin iki büyük yinelemesini yaşandı. İlki, Web 1.0, nispeten az sayıda katılımcı tarafından oluşturulan statik “salt okunur” web sayfalarından oluşan, 1980’lerin sonlarında internetin başlangıcını temsil ediyordu. Bu, dünyanın her yerinden herkesin yayınlanan içeriğe erişmesine izin veren büyük bir atılımdI. Ancak kullanıcılar bu tür web sayfalarını okuyabilir ve bunlara göz atabilirken, bunlarla bundan daha fazla etkileşim kuramazlar. Bu yineleme sırasında hiçbir arama motoru bulunmadığından, World Wide Web’de (WWW) gezinmek bugün bildiğimiz basit bir uygulama değildi.
2000 yılına gelindiğinde ise Web 2.0 çalışır durumdaydı. İlk yineleme esas olarak internet yayıncısından internet kullanıcısına tek bir bilgi akışını içeriyor olsa da, bu yeni sürüm önemli ölçüde daha fazla kullanıcı etkileşimi ve katılımına izin verdi. Kullanıcılar, çeşitli uygulamalarda kendi hesaplarını oluşturabilir, yani çevrimiçi dünyada kendi benzersiz kimliklerine sahip olabilirler. Bu, yeni internet şirketleri ürünlerini ve hizmetlerini küresel bir potansiyel çevrimiçi tüketiciler tabanına ucuza pazarlayabildikleri için, özellikle e-ticaret olmak üzere işletmeler için muazzam fırsatlar açtı. Web 3.0 nedir? diye sorduğumuzda bu kavramları daha da genişletti diyebiliriz. Fakat sadece bu kadarla sınırlı değil
Aynı zamanda, dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi birinin, dünya çapındaki bir izleyici kitlesine içerik yayınlayabileceği anlamına geliyordu, bu da, dünya çapında popüler olan blog yazma trendini ve Wikipedia gibi son derece başarılı olan kullanıcı tarafından yayınlanan siteleri körükledi. Elbette, Web 2.0’ın sosyal medyanın yükselişini kolaylaştırmadaki rolünü de unutmamak gerekir; bu, başlangıçta Myspace gibi sitelerle ve daha sonra kullanıcı tarafından oluşturulan içerik devrimi tam gaza geçtiğinde Facebook, Twitter ve YouTube ile daha da patlayıcı bir şekilde yayıldı. Bu süre zarfında JavaScript, HTML5 (HyperText Markup Language 5) ve CSS3 (Cascading Style Sheets 3) gibi web teknolojilerinin gelişimi, bu etkileşimli web platformlarının oluşturulmasında çok önemliydi.
Web 3.0 Nedir?
Bununla birlikte, 2010’dan bu yana, internetin en son paradigması istikrarlı bir şekilde gelişiyor: Web 3.0. Merkezi Olmayan Web olarak da bilinen Web 3.0, en yaygın olanı blokzinciri olan dağıtılmış defter teknolojisi tarafından desteklenen en yeni nesil internet uygulamalarını ve hizmetlerini temsil eder. Ancak yeni bir kavram değil. World Wide Web’in mucidi Tim Berners-Lee, Semantik Web olarak adlandırdığı internetin bu versiyonunun daha açık, daha akıllı ve daha özerk olacağını öngördü.
Aslında, Web 3.0, verileri merkezi havuzlarda depolamak yerine, verileri insanlar kadar akıllı bir şekilde yorumlayabilen bilgisayarlarla merkezi olmayan bir şekilde bağlamaya odaklanır. Bu nedenle, kullanıcılar ve makineler verilerle daha sorunsuz bir şekilde bağlantı kurabilecekler, yani yapay zeka (AI), internetin bu sürümünü bilgi işleme yeteneği açısından daha akıllı ve güçlü hale getirmede çok önemli bir rol oynayacak. Sonuç olarak, bu, önemli ölçüde daha akıllı kullanıcı deneyimleri sunmak için makinelerin verilerin arkasındaki anlamı (veya semantiğini) daha ayrıntılı bir şekilde yorumlamasını sağlayacaktır.
Web 3.0’ın gelişimi, en azından kısmen, ondan önce Web 2.0 ve Web 1.0’ın eksiklikleri tarafından bilgilendirildi. Tartışmaya açık bir şekilde, merkezi varlıklar içindeki güç ve kontrol birikimi, bu eksikliklerin en açık örneğiydi – ve aslında, bu güne kadar da öyle kaldı. “2007-2008 Küresel Mali Krizinin geniş kapsamlı etkileri oldu ve daha pek çok konuda etkilere sahip olacak gibi duruyor.
Güncel teknoloji haberlerine anında ulaşabilmek için bizleri Twitter, Instagram ve Telegram üzerinden takip etmeyi unutmayın!