New York, film yapımcıları için her zaman ilham verici bir mekandır. Bu şehirde geçen filmler, New York’un enerjisini, kültürünü ve mimarisinin güzelliğini yansıtır. Bu listede, New York’ta geçen ve bu şehri en iyi şekilde gösteren bazı filmleri inceleyeceğiz.
Breakfast at Tiffany’s (Tiffany’de Kahvaltı): Bu klasik film, 1960’ların New York’sunu mükemmel bir şekilde yansıtır. Film, şehrin kalbinde, Manhattan’ın muhteşem mimarisine ve modasına odaklanır. Audrey Hepburn’un Holly Golightly karakteri, New York şıklığının sembolü haline gelmiştir. Hepburn, şık ve zarif bir tiyatro oyuncusu olan Holly’yi canlandırır ve Manhattan’da geçen hikayeyi anlatır. Film, şehrin en ünlü mekanlarını, 5. Cadde’yi ve Central Park’ı gösterir. Holly ve onun iki sevgilisi Paul’ün maceraları, 1960’ların New York’unun ruhunu mükemmel bir şekilde yansıtır.
The Godfather (Baba): Bu klasik suç filmi, New York’un en büyük ailelerinden biri olan Corleone ailesinin hikayesini anlatır. Film, 1940’lar ve 1950’lerin New York’unu, özellikle de Little Italy mahallesini göstermesi açısından çok önemlidir. Francis Ford Coppola’nın yönettiği film, Mario Puzo’nun aynı adlı romanının uyarlamasıdır. Film, savaş sonrası dönemin New York’unun alt kültürünü ve mafya aileleri arasındaki mücadeleyi gösterir. Marlon Brando’nun canlandırdığı Vito Corleone karakteri, gangster filmlerinin efsanevi figürlerinden biridir.
Taxi Driver (Taksi Şöförü): Bu karanlık psikolojik gerilim, 1970’lerin New York’unun kirli sokaklarında dolaşır. Manhattan’ın en tehlikeli mahallelerinde geçen film, şehrin o zamanki atmosferini mükemmel bir şekilde yansıtır. Robert De Niro’nun canlandırdığı Travis Bickle karakteri, Vietnam savaşından dönen bir taksi şöförüdür. Film, şiddet ve yabancılaşma temalarını irdeler ve şehrin karanlık yönlerini gösterir. Yönetmen Martin Scorsese, şehrin kültürü ve tarihini derinlemesine yansıtan bir film yapmıştır.
Ghostbusters (Hayalet Avcıları): Bu komedi klasiği, 1980’lerin New York’unu gösterir. Film, şehrin en ünlü mekanlarını kullanır ve Manhattan sokaklarında gezintiye çıkar. Film aynı zamanda, o dönemin popüler kültürünü de mükemmel bir şekilde yansıtır. Bill Murray, Dan Aykroyd ve Harold Ramis’in oynadığı üç parapsikolog, New York’ta artan hayalet görüntüleriyle ilgilenmektedir. Film, komedi ve korku türlerini harmanlayarak eğlenceli bir macera sunar. Sıradışı karakterleri ve esprili senaryosuyla Ghostbusters, 1980’lerin en sevilen komedi filmlerinden biri olmuştur.